İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kentin deniz ulaşım sorunları ve çözüm önerilerinin ele alındığı ‘İstanbul Senin – Deniz Çalıştayı’ düzenledi. İBB Şehir Hatları’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen çalıştaya akademisyen, meslek odaları, deniz sektörü temsilcileri ve STK’lar katıldı.
Tersane-i Amire’nin 564’üncü kuruluş yıl dönümünde Haliç Tersanesi’nde düzenlenen çalıştayda toplu ulaşımda deniz payının artırılması, ulaşımda entegrasyon, deprem sonrası deniz yönetimi, iklim değişikliği ve deniz ulaşımının planlaması kapsamlı bir şekilde değerlendirildi. İstanbul’un denizle bütünleşmesi ve Kanal İstanbul projesiyle ilgili öneriler dile getirildi.
İBB Şehir Hatları ev sahipliğinde gerçekleştirilen çalıştaya İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, Genel Sekreter Yavuz Erkut, Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Demir, Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Mehmet Çakılcıoğlu, Raylı Sistemler Daire Başkanı Doç. Dr. Pelin Alpkökin, Türkiye Denizcilik Federasyonu (TÜRDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Dereli, İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları Sosyal Yardım Vakfı (DEFAV) Yönetim Kurulu Başkanı İlker Meşe, Türk Loydu Vakfı Yönetimi Kurulu Başkanı Cem Melikoğlu, İspark AŞ. Genel Müdürü Murat Çakır, Otobüs AŞ. Genel Müdürü Ali Evren Özsoy, Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş, akademisyenler, meslek odaları, deniz sektörü temsilcileri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından başlayan programda ilk konuşmayı Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş yaptı. İlk hedeflerinin İstanbul’a hizmet etmek olduğunu dile getiren Dededaş, “İstanbul halkının ihtiyaçlarını göz önünde bulunduruyoruz, halen 59 gemi, 109 iskele ve 21 hatta İstanbul’a hizmet veriyoruz. Deniz ulaşımında teknolojinin gücünü kullanacağız. Yolcu memnuniyetini önemsiyoruz. Turistik gezi hatlarını planlarımızın arasına aldık” dedi.
Haliç Tersanesi’nde olmayı çok önemsediklerini, amaçlarının tersanede yeni vapurlar inşa etmek olduğunu belirten Dedetaş “Gemilerimizi modernize etmeyi hedefliyoruz. Elektrikli gemilere geçmek için çalışmalara başladık. Amacımız çevre dostu yeşil gemiler yapmak. Bu sayede Haliç feribotları gibi yeni markalar yaratacağız” dedi.
Çalıştayın düzenlenmesinde verdiği destekten ötürü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na teşekkür eden Genel Müdür Sinem Dedetaş çalıştayın sonunda gruplar kurarak birlikte şeffaf bir şekilde çalışacaklarını, hedeflerinin bu tarihi kökleri koruyup gelecek nesillere aktarabilmek olduğunu ifade etti.
Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş’ın konuşmasının ardından kürsüye çıkan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Burası, Fatih Sultan Mehmet’in bize kadim İstanbul’u kazandırdığı zaferden iki yıl sonra kurulmasını sağladığı eserlerden biri. Bir kez daha kendisini minnetle anıyoruz. Yani, 564’üncü kuruluş yıldönümünü yaşadığımız Haliç Tersanesi’nin içindeyiz. İstanbulumuzun, fetih sonrası ilk yapılarından birini, dünyanın en eski tersanesinin içindeyiz. Buradaki üretimlerin sonucu ki, Şirket-i Hayriye vapurlarıyla, geçmişte 18 milyonun üzerinde yolcu taşıma kapasitesine ulaşılmış. Bu rakam gösteriyor ki İstanbul’da deniz taşımacığı aslında hep önemli oldu. İstanbul Boğazı dünyanın en büyük nimetlerinden biri. Boğaz, İstanbulumuza sadece doğal ve coğrafi güzellik katmadı, deniz ulaşımı ile de büyük değer kattı. Köprüler yapıldıktan sonra, 2000 yılına geldiğimizde dahi şehir içi taşımacılıkta deniz ulaşımı hissedilir bir paya sahipti, yüzde 10’lar düzeyindeydi. Bugün ise oran yüzde 4’ler düzeyinde gibi çok düşük noktada. Bunun sonucu olarak da bugün, günlük ortalamada sadece 800 bin civarında hemşehrimiz deniz yolu ile ulaşımı tercih etmekte. 25 yıl bu alanda hibir ilerleme kat edilmediğini, aksine gerileme yaşandığı söylemek durumundayım. Şimdi biz kendimize, yeniden yüzde 10 düzeylerine çıkmayı hedef koyduk, ilerliyoruz” dedi.
"Toplu Taşımada Entegrasyon Olmak Zorunda"
Ciddi bir tarifk bulunan İstanbul’da deniz ulaşımının yeterli düzeyde kullanılmadığı saptamasında bulunan İBB Başkanı İmamoğlu, “Bir yanda dünyanın ilk metrolarından biri olan Karakyö Tüneli bu şehirde hayata geçecek; ama diğer yandan 16 milyona ulaşan nüfusa yetecek metro ağına hala ulaşamamış olacağız. Elbette bu noktaya gelinmesinde ihmaller ve yanlış yatarımların etkis ibüyük. Ama en önemlisi, eğer araçlara değil de insana öncelik verilmiş olsaydı, toplu taşımada çok daha ileri bir seviyede olurduk” şeklinde konuştu. “Bugün hızlı, güvenilir, konforlu, ucuz ve ulaşılabilir bir toplu ulaşım sistemi kormaya çalışıyoruz.” Diyen İmamoğlu, “Ulaşım projelerin öncelikli olarak toplumun en düşük gelirli kesimlerinin koşullarını iyileştirmeye yönelik olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun yolu da toplu taşımadan ve tüm sistemin birbiriyle entegre olmasından geçiyor. Otobüs, metro, tramvay ve deniz ulaşımı daha geniş çerçevede entegre olmak zorunda. Bunları yapmak için gereken tüm işlemlerin en kısa sürede yerine getirmek durumundayız” şeklinde konuştu.
Başkan Ekrem İmamoğlu kente ve Marmara Denizi’ne yapacağı tahribatı vurguladığı Kanal İstanbul Projesiyle ilgili değerlendirme, “ Kanal İstanbul konusunun da tartışılması lazım. Meclis’te ‘Bir vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak, 3 çocuk babası bir vatandaş olarak ben, bana, hiçbir şekilde Kanal İstanbul’un dayatılmasını istemiyorum, kabul etmiyorum, reddediyorum’ demiştim. Bahsettiğimiz konu, İstanbul’u tümden değiştirecek başka bir yere taşıyacak bir konu. Dolayısıyla verimliliğini, gerekliliğini İstanbulluların dolu dolu tartışması lazım. 2011 yılında bir seçim vaadi olarak ortaya atılan projenin ne tartışıldığını ne de kamuya açık konuşulduğunu gördüm. Sadece ortada bir proje var, bakın bu dayatmadır. Ben bir iş insanıyım, tahminlerim kuvvetlidir. 75 milyar olduğunu düşünmüyorum, çok daha fazladır bu yatırımlar. Ocak ayının ilk haftası Kanal İstanbul çalıştayı da yapacağız. İstanbul'a attığınız her adım iyi anılmalı. Ben İstanbul'un coğrafyasının böyle bir değişimi kaldıramayacağını düşünüyorum. Bilimsel gerekçeleri var. Tek başına 135 milyon metrekare tarım alanının yok oluşu bile gerekçedir. Marmara'nın Karadeniz'e etkisi, 8 milyon kişinin bir adada yaşaması durumu” ifadelerini kullandı.
"Marmara, ekstra bir yükü kaldıramaz, ölür"
Çalıştayın açılış konuşmalarının ardından 3 oturumda on başlığın ele alındığı sunumlar gerçekleştirildi. Deniz ulaşımına yönelik sorun ve çözüm önerilerinin etraflıca masaya yatırıldığı İstanbul’da Deniz Ulaşımı konulu ilk oturum, Dr. Kaptan Özkan Poyraz tarafından yönetildi. İlk konuşmayı Prof. Dr. Reşat Baykal “İstanbul’da Kent İçi Deniz Ulaşımının Dünü, Bugünü ve Yarını” başlığıyla yaptı. Baykal, Selçuklu Devleti’nden günümüze uzanan tarihi perspektiften ele aldığı konuşmasında, 1950’den itibaren deniz yolu ulaşımın geri plana atılarak artan lastik tekerlekli ulaşım sisteminin öne çıkarıldığını ve bunun sürdürülebilir olmadığını vurguladı. Prof. Dr. Cemal Saydam, Kanal İstanbul hakkında teknik bilgiler paylaştı ve konunun ‘eşyanın tabiatına aykırı’ olduğuna işaret etti.
Akdeniz ile Karadeniz’in yapı ve akıntı olarak birbirinden farklı olduğunu ifade eden Prof Saydam, Kanal İstanbul’un çevreye ve ekolojik dengeye de ciddi zararlar vereceğini vurguladı.
“Marmara, ekstra bir yükü kaldıramaz, ölür” diyen Saydam, Kanal İstanbul hakkında çok fazla bilgi kirliliği olduğunu ve bilgiler dışında tevatür minvalli konuşmaların ağırlıklı olduğunu söyledi.
Oturumun diğer konuşmacısı Yüksek Mühendis Tansel Timur, uzmanların uyardığı İstanbul depremini anımsatarak şunları söyledi:
“İstanbul tarih ve deniz olduğu kadar aynı zamanda deprem kenti. Gölcük Depremi’nde ulaşım konusunda büyük aksaklıklar yaşadık. 48 saati aşan gecikmeleri hepimiz hatırlıyoruz. Bu acı ltecrübe bize gösterdi ki; yaklaşan afete hazır olmak için deniz ulaşımını geliştirmeli ve diğer tüm ulaşım sistemleriyle entegrasyon sağlamalıyız.”
Oturumun üçüncü konuşmacısı Dr. İsmail Hakkı Acar, İstanbul’un yıllardır kentleşme baskısına maruz bırakıldığına değinerek şu ifadeleri kullandı:
“İstanbul, kıyı şeridi yerine kuzeye doğru genişletilmek isteniyor. Bu eğilim maalesef binlerce yıldır deniz kenti olan İstanbul’un bu özelliğini kaybederek kara kentine dönüşmesine sebep oldu.”
İlk oturumun son konuşmacısı Prof. Dr. Mustafa İnsel, iklim değişikliği vurgusu yaparak, çevreci çözümler geliştirilmesi gerektiğini anlattı. İnsel, “Önceleri kutuplarda eriyen buzla küresel ısınmanın etkisini görebiliyorken, artık bu şehirde de bu etkileri görebiliyoruz. Ulaşımda elektrik teknolojisine geçişi hızlandırmalıyız” diye konuştu.
“Montrö’yu Korumalıyız”
Prof. Dr. Haluk Gerçek’in yönettiği ikinci oturumda Kanal İstanbul, tüm yönleriyle ele alındı. Oturumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Jale Nur Ece, Montrö’nün 83 yıllık süreçte bölge ve dünya barışına önemli katkılar yaptığını vurgulayarak şu uyarılarda bulundu:
“Montrö’yü tartışmaya açmak, Boğazlardaki egemenliğimizi ve haklarımızı, Karadeniz’deki hakimiyetimizi kaybetme tehlikesine yol açacak. Bundan kaçınmalı hatta Montrö’nün devamlılığını savunmalıyız. Montrö’den edindiğimiz kazanımları korumamız zaruridir.”
Kanal İstanbul Neden Olmaz?
Oturumda “Kanal İstanbul Neden Olmaz?” başlığıyla Marmara’yı bekleyen tehlikelerle ilgili uyarılarda bulunan Prof. Dr. Cemal Saydam, Türkiye’nin her biri birbirinden farklı özellikleri barındıran denizlere kıyısı olduğunun altını çizdi. Saydam, “Karadeniz’den Akdeniz’e geçmek, dünyanın en zıt deniz koşulların geçmek demektir. Bu iki denizi anlarsanız Marmara’yı o zaman tam anlamıyla anlayabilirsiniz. Son 3500 yılda oluşmuş Marmara, öyle hassastır ki, üzerine gidilirse yaşamını sürdüremez” şeklinde konuştu.
Marmara Denizi için “astımlı çocuk” benzetmesinde bulunan Saydam konuşmasına şöyle devam etti;
“Karadeniz’e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi’ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince bir daha geri dönüşü olmayacak. Haliç’in geçmiş dönemlerde koktuğunu bilirsiniz. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek. Bu ölüm beraberinde hidrojen sülfürü getirecek. İnsan, tüm kokulara karşı üstün bir duyarlılığa sahip değil. Ancak milyonda bir de olsa bu maddenin kokusunu hepimiz alabiliriz.”
Rakam Değil İnsan
Kanal İstanbul oturumunda son konuşmayı Araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal gerçekleştirdi. Baysal, Kanal İstanbul’un maliyet, ekonomi, ekosistem, denizcilik ve uluslararası antlaşmalar bakımlarından birçok farklı başlıklar altında konuşulduğunu; ama insanın göz ardı edildiğini söyleyerek şunları dedi:
“Mega Projeler alanı olarak ilan edilen Kuzey Ormanları bölgesiyle ilgili yerel halkın ne hissettiğini konuşmalıyız. Çed raporunda değinilmiş ama sadece rakam olarak belirtilmiş insanlar, akıbetlerinin ne olacağını bilmiyor. Yeni havalimanı arazisinde yaşayan insanlara ne olduğu hakkında fikrimiz yok. Aynı akıbet buradaki insanları da bekliyor. Yüzyıllardır burada yaşayan, tarım ve hayvancılık yapan insanlar artık ata topraklarında yaşayamaz duruma gelecek. Onların arsaları artık büyük firmaların ellerinde. Bu firmalar, köyleri arazi borsasına dönüştürdü. Bu köylerin muhtarları ile konuştuk. Tamamına yakını bu projeyi istemiyor.”
İstanbul Deniz Kültürü
Moderatörlüğünü gazeteci, televizyon programcısı ve ekonomist Cem Seymen’in üstlendiği son oturumda kentin deniz kültürü konuşuldu. Seymen, Bandırma Vapuru’nun hareketinin yüzüncü yılı anısına şu sözleri kullandı:
“İngilizler, Bandırma Vapuru’nu arayarak silah bulmaya çalışır. Atatürk’ün gizlice Anadolu’ya silah taşıdığını düşünürler. Atatürk bununla ilgili şu muhteşem sözleri dile getirir: ‘Aradıkları şeyi asla bulamazlardı. Çünkü; içimizdeki vatan aşkını asla göremezlerdi.’ Bu muhteşem bir çıkıştır. Ne zaman Kız Kulesi’nin önünden geçsem Mustafa Kemal Atatürk’ün vapurunun durdurulup vize sorulması aklıma gelir. Bugün bunlardan çok uzağız. Özgürlüğünü Cumhuriyet ile taçlandırmış bir ülkeyiz.”
Deniz Kültürü oturumunda Yazar Sunay Akın, yüz yıl önce bu şehirden hareket ederek milletin talihini değiştiren Mustafa Kemal Atatürk’e ve Bandırma Vapuru’na saygı sunarak başladığı konuşmasında denizcilik tarihimizle ilgili şunları söyledi:
“Barbaros Hayreddin, Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis’i yetiştiren önemli bir kültürden bugün denizle hiç ilgisi olmayan Kanal İstanbul’u konuşuyoruz. Bu projenin denizcilikle ilgisi yok.”
Oturumda ‘Deniz ve Spor’ başlığıyla yaptığı sunumda denizin herkese iyi gelen bir yanını olduğunun altını çizen Dr. Sinan Yardım, “Denizde düşmanınıza bile kötülük yapamazsınız. Deniz insanları birleştirir. Deniz demek, birlikte hareket etmek demektir. Eğer İstanbul Büyükşehir Belediyesi isterse birlikte çok güzel işler yapabiliriz. Sahip olduğumuz know-how’ı İBB ile birlikte paylaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
“Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı denizde kazandı”
Oturumun son konuşmacısı emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, ’21. Yüzyılda İstanbul’un Denizle Bütünleşmesi” sunumunda İstanbul’u özel kılan en önemli durumunun içinde deniz geçen bir şehir olduğunu, dünyada bunun başka bir örneğinini bulunmadığını söyledi.
İstanbul’da deniz potansiyelinin olduğunu ancak bu potansiyeli yeterince kullanılmadığını belirten Emekli Tümamiral Gürdeniz, “Beyinler denizcileşmeye hazır değil. Hiçbir ulus denizci doğmaz. İBB, denizcileşmeye kararlı mı değil mi, asıl soru bu. Tek görevim Türkiye’yi denizci yapmak. Deniz kültürünü geliştirmeliyiz. Mesela klasik yolcu gemilerini modernizm adı altında öldürmemeliyiz, yaşatmalıyız. 1900’lerin başındaki klasik vapur dışı kabuk olarak seçilmeli ve inşa edilmelidir. ” dedi.
Denizcilik alanında çok ciddi eksikliklerimizin olduğunu vurgulayan Gürdeniz, “Atatürk, Kurtuluş Savaşını denizde kazandı. Denizcilik festivali yapılmalı. Bu festival, bir panayır gibi değil; cumhuriyetin 100. Yılına yakışır bir festival gibi olmalıdır” şeklinde konuştu.
Sonuçları Paylaşacağız
Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Orhan Demir, çalıştay sonunda kapanış konuşması gerçekleştirdi. Sözlerine konuşmacı ve katılımcılara teşekküre ederek başlayan Demir, “Önemli konulara temas edildi. Geliştirilen tüm proje ve çözüm önerileri, İBB tarafından raporlanarak ilgili paydaşlar ve kamuoyuyla paylaşılacak” dedi.